Efendimiz (sav), Bedir Gazvesi’nde ele geçirilen ganimetleri, savaşa katılanlar arasında taksim ederken, uzunluğu yedi karış, eni bir karış olduğu belirtilen boğumlu bir kılıcı kendine ayırmıştır.
Kabzasının ucu gümüşten, bağında bir halkası, ortasında da gümüşten bir süs topuzcuğu bulunan zülfikârın Merzûk es-Sakīl adlı bir kılıç ustası tarafından yapıldığı rivayet edilir.
Zülfikârın Mekke’de Haccâcoğulları’ndan Münebbih bin Haccâc’a ait olduğu bilinir ve Bedir’de Münebbih bin Haccâc öldürülmüştür. Onu öldüren kişi bilinmediği için umumi ganimetler arasına dahil edilmiştir. Kılıca zülfikâr adı, ele geçirildikten sonra yivli ve iki tarafının keskin oluşundan dolayı verilmiştir. Resûlullah Efendimiz (sav) Zülfikârı Hazreti Ali’ye verinceye kadar kendisi kullanmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) zülfikarı Hazreti Ali’ye Uhud Gazvesi’nde vermiştir ve bu sırada, “Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfikâr”
( ”Zülfikâr’dan keskin kılıç, Ali’den büyük yiğit yoktur.”) demiştir.