Aralık 18, 2024

Kudüs, tarihin en eski şehirlerinden biri olarak bilinir. İlk olarak Ofil Tepesi’nin Silvan Köyü’ne bakan kısmında kuruldu. Tepede bir su pınarı bulunuyor, şehrin ilk sakinleri su ihtiyaçlarını buradan karşılıyorlardı. Zamanla bu küçük yerleşimden Bizita Dağı’na ve Moriya tümseğine doğru genişlediler.

Kudüs’ün inşa tarihi kesin olarak bilinmese de, bazı rivayetler Mescid-i Haram’dan 40 yıl sonra kurulduğunu söyler. O dönemlerde şehir bir çölden ibaretti; ne vadi ne de dağlar vardı. Milattan önce yaklaşık 3000 yılında, şehre ilk göç edenler Arap Kenâniler oldu. Bu göçler, Arap Yarımadası’nın kuzeyine gerçekleşmişti. Daha sonra bu göçmenler Ürdün Nehri’nin batısına yerleştiler ve Kudüs, bu göçler sonucunda genişleyerek Akdeniz’e kadar uzandı. Kenan toprakları olarak adlandırılan bu bölgede, Kenâniler Urşelim adlı bir şehir kurdular ve burayı şehir merkezi haline getirdiler. Zamanla burası onların yurdu, toprakları oldu ve şehir Yebus olarak anılmaya başlandı.

Ancak bu huzur dolu dönem uzun sürmedi. Mısırlılar ve Sina Çölü’nde kaybolan İbrani kabilelerin saldırılarına karşı koymak zorunda kaldılar. Kenâniler yıllar boyunca bu saldırılara direndi ve bölgeyi korudular.

Hz. Ömer’in Kudüs’ü Fethi

Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in İsrâ hadisesi gerçekleştiğinde, İslam fetihlerinin kapısı açıldı. Kâbe ve Mescid-i Aksa arasında manevi bir bağ kuruldu. İslam ordusu, Ubeyde Bin Cerrah önderliğinde Kudüs’ü kuşattı. Şehirdeki Patrik Safronyus, şehrin anahtarını bizzat Hz. Ömer’e vermek istedi. Hz. Ömer, hicri 636 yılında şehre geldi ve şehir teslim alındı. Bu olay, Kudüs’ün İslam coğrafyası ile maddi anlamda birleşmesini sağladı. Hz. Ömer, şehri aldıktan sonra bir emanname (güven fermanı) yazdı ve şehrin ismini İlya’dan Kudüs’e çevirdi.

Kudüs’ün Fetih Öncesi Durumu

Milattan önce 16. yüzyılda, Kudüs Mısırlı Firavunlar tarafından ele geçirildi. Ancak zamanla Bedevi kabileleri (Habiru), Mısırlılara saldırıda bulundu. Mısır Kralı Abdihiba bu saldırılara karşı koyamayıp şehri kaybetti ve Kudüs, bedevilerin kontrolüne geçti. Daha sonra, I. Siti döneminde Mısır kontrolüne yeniden girdi. Milattan önce 323 yılında Büyük İskender, Filistin’i ele geçirerek Kudüs’ü de kontrol altına aldı. İskender’in ölümünden sonra, onun yerine geçen halefleri bu hâkimiyeti devam ettirdi.

Ancak Kudüs’ün kaderi yine değişti. Milattan önce 198 yılında, Kudüs Suriye’deki Seleukos İmparatorluğu’na bağlandı. Şehir halkı zamanla Yunan medeniyetinden etkilenmeye başladı. Milattan önce 63 yılında ise Roma İmparatorluğu, Kudüs’ü fethederek şehir sınırlarını genişletti. Şehir uzun yıllar boyunca Bizans ve Batı Roma İmparatorluğu arasında bölündü. Filistin, Bizans’ın doğu bölgesinde kaldı ve şehir ekonomik olarak büyük bir refah dönemi yaşadı. Ancak bu istikrar da uzun sürmedi. 628 yılında, Bizans İmparatoru Filistin’i işgal ederek şehre tekrar hâkim oldu ve Kudüs’e yeniden haç koydu.

Fetih Sonrası Kudüs ve İslamiyet

Hz. Ömer’in fethinden sonra, Emeviler şehri kontrol altına aldı ve ona büyük bir önem verdiler. 661 ile 750 yılları arasında Kudüs Emeviler’in egemenliği altındaydı. Abbasiler dönemi geldiğinde ise şehir, zaman zaman Fatimiler ve Karmatiler arasında askeri darbelerle istikrarsızlık yaşadı. 1071 yılında Selçuklular şehre hâkim oldu, ancak daha sonra Fatimilerle girdikleri çatışmalar nedeniyle Kudüs, Haçlılar tarafından işgal edildi ve 88 yıl boyunca Hristiyanların elinde kaldı.

Selahaddin Eyyubi ve Kudüs’ün Yeniden İslam Toprağı Olması

Tarih boyunca Kudüs, İslam toprağı olarak kalması için sayısız savaşa tanık oldu. Kudüs, son olarak büyük komutan Selahaddin Eyyubi tarafından Hristiyanlardan kan dökülmeden geri alındı. Bu önemli olay, 2005 yılında vizyona giren “Kingdom of Heaven” filminde de işlendi.

Selahaddin Eyyubi’nin Hristiyan komutanla yaptığı diyalog dikkat çekicidir. Selahaddin, kolayca Kudüs’ü alabileceğini bildiği halde, kan dökmemek adına barış teklif eder. Hristiyan komutan ise, “Hristiyanlar şehri aldıklarında burada her Müslümanı katlettiler,” der. Selahaddin ise sakin bir şekilde, “Ben onlardan biri değilim, ben Selahaddin’im,” diye cevap verir. Kudüs’ün değerini soran Hristiyan komutana ise Selahaddin, “Hiçbir şey,” der, fakat ardından dönüp, “Her şey,” diye ekler.

Kudüs’ün Günümüzdeki Durumu

Bugün Kudüs, Müslümanlar için hâlâ büyük bir manevi öneme sahiptir. Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) Miraç’a yükseldiği yer olarak bilinir. Aynı zamanda, Müslümanların ilk kıblesi olması sebebiyle kutsaldır. Kudüs, sayısız işgale, savaşa ve mücadeleye tanıklık etmiş bir şehir olarak, İslam dünyası için hâlâ kutsal bir emanettir.

Efendimizin Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkındaki bazı hadisleri:

1. Hadis: Berâ bin Âzib radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte on altı veya on yedi ay kadar Beyti’l Makdis’e doğru namaz kıldık. Sonra Kâbe’ye döndürüldük.”

(Müslim, 525)

2. Hadis: Ebu Zer radıyallahu anh şöyle dedi: “Ya Rasûlallah! Yeryüzünde ilk kurulan mescit hangisidir?” dedim. “Mescid-i Haram’dır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” diye sordum. O, “Mescid-i Aksa’dır” buyurdu. “Bunların arasında ne kadar zaman vardır?” dedim. “Kırk yıl vardır” buyurdu.

(Müslim, Mesacid, 2 )

3. Hadis: Abdullah bin Mesud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem göklere çıkarıldığı gece Sidretü’l Münteha’ya götürüldü. Sidre, altıncı semadadır. Yeryüzünden semaya çıkarılan onda nihayet bulur ve sonra ondan alınır. Onun yukarısından inen şeyler de onda karar kılar, sonra ondan alınır. (Abdullah burada) “Sidre’yi kaplayan kaplıyordu.” (Necm Suresi,16) ayetini okumuş ve onu ‘altından pervaneler’ diye tefsir etmiştir, sonra (rivayetine devamla) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme (orada) üç şey verilmiştir: Beş vakit namaz, Bakara Suresi’nin sonu (son 2 ayeti), ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların büyük günahlarının mağfiret olunması.” buyurmuştur.

(Müslim, İman, 279)

4. Hadis: Ebu Ümâme radıyallahu anh Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ümmetimden bir topluluk daima hak üzere olacak ve düşmanlarına kesin bir şekilde üstün gelecektir. Allah’ın emri gelinceye dek şiddetli geçim sıkıntısına düşmeleri durumu hariç muhalefet edenlerin muhalefeti onlara zarar vermeyecektir.” “Ya Rasûlallah! Onlar nerededirler?” dediler. O sallallahu aleyhi ve sellem, “Onlar, Beyti’l Makdis’te ve Beyti’l Makdis’in etrafındadırlar” buyurdu.

(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 36/657, no: 22320)

5. Hadis: Ebu Hureyre’den (radıyallahu anh) rivayetle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”

(Müslim, Fiten, 82)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir