Hz. Musa bir gün dağlarda gezerken, tek başına oturmuş ellerini açmış bir çobanın Allah’ a dua ettiğini görür. Çoban duaya kendin o kadar kaptırmıştır ki etrafını görmez ve bu durum Hz. Musa’ nın dikkatini çeker.
Hz Musa Çobana yaklaşıp duayı dinleyemeye başladığında bir de ne duysun! Çoban:
-Allah’ ım! seni ne kadar çok seviyorum bir bilsen, iste senin için sürümdeki en yağlı koyunu keserim, sana koyun kavurması yaparım. Sen iste ayaklarını yıkarım, kulaklarını temizlerim. Bitlerini ayıklarım çünkü ben sana çok hayranım. diyor ve Allah’ a olan sevgisini kendi üslubu ile ifade etmeye çalışıyordu.
Hz. Musa çobanın duasına şahit olunca hiddetlendi ve çobanın haddini aştığını düşünerek:
-Ey cahil adam! hiç böyle dua olur mu? Allah’ ın ayaklarımı var? sen kafir oldun. Hemen tövbe et diyerek azarlar çobanı.
Çoban bu sözler karşısında çok utanmış ve yerin dibine girmiştir ancak Hz Musa’nın doğru söylediğini düşünerek mahcup bir şekilde tövbe eder.
O gece Hz. Musa Rabbinden bir ses işitir:
-Ey Musa! sen dünyaya buluşturmaya mı geldin? ayrıştırmaya mı? o garip çobanı azarladın, hiddetlendin, oysa biz ondan razıydık. O inancında ve duasında çok samimiydi. Biz kelimelere bakmayız, niyete bakarız. Kelimelere bakacak olsaydık, yer yüzünden insan kalmazdı. diye ihtar eder Hz. Musa’yı
Hz. Musa anlar yaptığı hatayı ve o günün sabahı çobanı bulmaya gider. Onu bulduğunda sırtını okşar ve:
-Ey dost! ben hatalıyım, beni affet ve sen en iyi bildiğin duayı et. Çünkü böylesi Allah katında daha kıymetli. der